Bu Blogda Ara

3 Ekim 2022 Pazartesi

Küfür


Star Wars filmini izlerken uyuya kalmışım.


Çok çok yakın bir zamanda, çok çok yakın (başka) bir galakside...

Müziğe düşmandı adam, sanatın her türlüsü  de anlamsızdı. Çünkü anlamıyordu. Anlaşılabilir olmalıydı sanat dediğin. Heykel dedin mi mesela, çatal ucunda sosis güzel bir heykel olurdu da, farklı açılardan bakıldığında farklı anlamları olan, Yeşil ve Mavinin dengesini anlatan bir heykel, "UCUBE" olarak nitelendirilebilirdi. 

Şaraptan hiç haz etmezdi. Üzüm olarak yenmeliydi ama, o kırmızı su da neydi?  Özünde her şeye düşmandı. O kadar ki, herhangi bir tatlı yerken bile yüzü ekşirdi. Herkesin eliyle sevebildiği uçabilen kanatlı türleri, kapalı ışın kılıcını dürterek sevgisini gösterirdi.

                                                DALL-E tarafından üretilmiştir.


Binlerce yıl önce, diğer tarafın kutsal seferlerindeki vandallığın benzerlerini, şimdi kendi tarafındakiler, üstelik kendi gezegenlerindeki halklarına yapıyorlardı. Çok bir laf etmiyordu bu duruma. Ki yıllar önce, müziğe düşman olan, desteklediği bir kitle, galaksi tarihinin en vahşi cinayetlerinden birini işleyecekti topluca. Bazıları cinnet diyecekti bu organize işe. Kendisi de olayın araştırılmasının sonlandırılmasına "hayırlısı olsun" diyecekti.


Önceleri onun gezegeni, kendi kendine yetebilen bir gezegendi her anlamda ama ne hikmetse ona ve onun türüne bir türlü yetemiyordu. Bir ara geçmişinde sahte parmak izi ayarlayarak seyahat etme imkanı sağlamıştı ülkeler arasında yancılarına ama tabii ki bedava değil. Yakalanmıştı da boşverilircesine davranılmış, adeta mükafatlandırılmıştı. Universal Kredi yada takasa konu malın kokusunu nerede olsa alırdı. Tabii ki her işten karlı çıkardı, cin fikirliydi.
Bu kadar cin fikirlilikle, artık yönlendirilmekten yönetmeye geçmek istiyordu tebaasını. Önce Gezegenin en büyük devletinin generalliğine soyundu. Maviler bir kaç farklı tonda savaşınca, tek yeşil olarak kazandı. İşte tüm hikaye buradan sonra aldı yürüdü. 


Yanına gangsterler, Jawa'lar, Sith'lerin olmamışları ve benzeri bir kitle topladı. Devamında önce olamamış Sithlerin mağduriyetini dillendirdi. Çok yandaş buldu kendine, bir süre sonra olmuş Sithler'de ona döndü yüzünü. Gerçi bir kısmı "ne çirkin yiyor bu adam tatlıları yaaa" demişler bir rivayete göre.


Sonra galaksinin sakinlerinin tepkisizliğinden faydalanıp, hem Sith Lordu ilan etti kendini, hem de tüm halkın babası. Yıllar önce adlarını duyduğu Anakin, Luke, Yoda ve bilimum kahramanın yerinde kendini de görmek istiyordu. Önce bir kısmını kötüledi herkese. Sonra Jabba nın mağduriyetini anlattı mesela. Ama yetmiyordu. Bir bahane bulup hiç sevmediği müziği de yasaklasa ne güzel olacaktı, ve hatta şarabı. Bir de Dünya diye bir gezegende, kızlı erkekli öğrenim görüldüğünü duymuştu ki, aman tanrım...


Elinden geleni ardına koymadı bu kızlı erkekli eğitimin yapısını bozmak için. Devamında şarap dağıtımının önüne geçmek için var gücüyle çalıştı. Üniversal Kredileri düzenleyeceğim derken, bir anda fakirleşti galaksisi, ama on sorsanız herşey güllük gülistanlıktı.


------------------------------------------------------
Kış geliyor ve havalar soğudu. Üzerim açık yatmışım. Kabustan saat 4 te uyandım. Uykum vardı, sürüne sürüne yatağa gittim, telefona bir göz atayım dedim çok uykum olmasına rağmen... Sosyal medyadaki haberi görünce kanım dondu. Ankara'da bir müzisyen, istek parçasına "bilmiyorum" diye cevap verdiği için, 3 kişi tarafından saldırıya uğramış ve maalesef yaşamını yitirmişti. Detayları okudukça uykum daha daha bir kaçtı. Çok vahşi ve planlanmış bir cinayet.  


- Yan mı baktı bana o?
- Ne demek bana böyle cevap vermek?
- Haklıyım ve güçlüyüm, her istediğimi yaparım.
- Çok mağdur edildim, herkese her şeyi yapma hakkım var.
- Ben böyle istiyorum, diğerleri umurumda değil.
-Sana mı soracağım ne yapacağımı?
Toplumda son yıllarda çokça duymaya başladığımız kaba saba magand ifadeleriydi bunlar.
Ooooofff off.

Ahmet TELLİ'nin YENİLDİK şiiri geldi dilimin ucuna.


Çöl ve moraran cesetler, rüya 
Kâbusa dönüyor cinnet saatidir 
Coğrafyanın bu yakasında bir halk 
Kendi oğullarını boğazlıyor artık 
Kûfi bir cesaret oluyor cinnet 

Cinnet... Yaşananları anlatmak için fazlaca masum bir ifade.
Önce keskin bir şekilde erkek egemen hale getirilen anlayış.
Bir şekilde meşrulaştırılan ve sonrasında desteklenen suç ve suçlular.
Buna paralel kanuni düzenlemelerle basitleştirilen silahlanma.
Hukuksuzluğu yücelten yaklaşımlar ve hukuksuzluğun toplumun geneli tarafından içselleştirilmesi, yada hukuka olan inancın kaybolması.
Sonrasında, bu olay özelinde istek parça ve ret cevabı, ardından gelen vahşilik.
Reddetme özgürlüğü herkes için olduğu gibi, reddedilme ihtimalinin de benzeri bir karşı taraf özgürlüğü olması, öfkeyi körükleyici yanının olmaması gerektiği noktasına eğitimle mi gelinecek?...

Olaya karışanlardan biri TAI de mühendis.
Diğerleri çalışma bakanlığında iş müfettişi...
İkisinin adam yaralamadan sabıkası da var diye duydum radyoda bugün. Bu kurumlarda çalışamamaları lazım normalde.

Herkeste aynı yorum tabii: Her yere torpille adam yerleştirdiler...

Başka türlü bir de ironi var bu olayda:
Müzik / sanat düşmanları ve aynı zamanda içki düşmanları tarafından desteklenerek bir yerlere gelmiş gangster özentisi üç kişi, alkollü bir mekanda müzik dinliyor ve devamında müzisyeni öldürüyor.

Sebep sonuç ilişkisi bakımından yalnızca torpillilerin bir yere gelmesi ve suça teşvik edilmesi sonucu olarak öldürülen bir müzisyenden bahsedebiliriz ama, doğru olmayan sebep sonuç ilişkisi, farklı noktalara götürebilir işi.

Yok yok olamaz. Bu CİNNET değil...
Bu olsa olsa bilincin zamanda geri gitmesi, orta çağa varması.
Uzaya çıkacaktık elimizi kolumuzu sallayarak, teknik meknik hakgetire, ama bilincimizi orta çağa ışınladık.

Uyuyamadım bir türlü sabahın 7.30 una kadar. Şimdi saat gece 01.00, ve hala uykum yok tüm günün yorgunluğuna rağmen.


Yine Ahmet Telli den gelsin o zaman:
Dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir
Her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü
Bir gök gürlese bari diyorum, bir sağnak patlasa
Bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse
Ama bir tufan az mı gelir yoksa yine de
Yırtılan ve parçalanan bir şeyler olmalı mutlaka
Hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler.

Diyor ya şair bu şiirde: Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa...
Yıkılmıyor bu karanlığın ve sabit fikirliliğin duvarı.
İki küçük çocuğumu, iyi insan olarak yetiştirmek istiyorum da, ne kadar iyi kalabilirler, ne kadar sağlıklı büyütebilirler içlerindeki çocuğu, ne kadar inandırıcı kalabilrim onların gözünde iyi insan olmaya, kötülüklerden uzak tutmakta, kesitrmekte çok zorlanıyorum.

Çok kaygılıyım çok...


😔😢



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder