Geçen yaz farketmiştim bizim eski mahalledeki, yalnızca tuvaletini kullandığım caminin duvarındaki tabelayı:
"4 - 6 yaş Kuran Kursu"
Çok şaşırmıştım. Somut kavramlarla dünyayı tanımaya çalışan çocukların, daha okul öncesinde Devlet Desteği ile soyut kavramlarla tanıştırılmasını anlayamamıştım. Geçen gün haberini okuyunca yeniden hatırladım:
https://www.birgun.net/haber-detay/4-6-yas-arasinda-100-bin-cocuk-kuran-kurslarinda-bu-yaslarda-din-egitimi-degil-oyun-gerekiyor-209359.html
İlkokula yeni başlayacak bir kız çocuğunun okulun ilk günü apartmandan çıkarkenki mahçup ve ne yapacağını bilmez hali geldi bir anda gözlerimin önüne. Sonra etrafımızı saran, çocuklara sık sık aşılanmak istenen kavramlar:
Bir çocuğun "mahşer" kelimesinin anlamı ile tanışmasını deneyimlemek dünyanın en can yakıcı deneyimlerinden biri bence. O kafa ve duygu karışıklığı dışardan bakanı derinden üzebiliyor.
Kendi çocukluğumu düşündüm sonra. Anneannem büyüttü beni. 5 vakit namaz kılardı. Dünya işlerinden de elini eteğini hiç bir zaman çekmemiş bir kadındı. Balkan savaşları sonrasında balkanlardan göç etmiş, balkan kültürüne sahip bir ailenin kızı olmasının etkisiyle sanıyorum, mutaassıp tabir edilen tipten bir kadın değildi.
Hal böyleyken dindar olunca dini hikayeleri de boldu. Bir gün bir hikaye anlatmıştı:
İyi insanlara Allah her zaman yardım ederdi. Ve çok çok iyi olup çok sevap işlersen bir gece gökyüzü sanki bir perde gibi açılır ve cennet görünürdü. Çok kötü ve günahkar olursan da aynı perdeden bu kez cehennem görünürdü.
Çokça dua ederdim yatmadan önce. Ailem ve kendim için.
Sonra bir gün dedim ki, ben iyi bir çocuğum, o zaman melekler bana yardım edip ödevimi yazsınlar. İlkokul 2 yada 3 teydim. Çocuk aklı işte: Soyuttan somuta geçiş yapmıştım. Kalemlerimi ve kağıdı gece masanın üstüne bırakıp, ödevin bitirilmesine yardım edilmesi için uzunca bir dua edip, sabah kalkınca gördüğüm boş kağıtla hayal kırıklığı yaşıyordum. Bir haftanın sonunda kağıdı kendim doldurdum. Kimse yardım etmiyordu çünkü.
Ama gene de ara ara o perde açılacak mı diye gökyüzüne bakmaya devam ettim.
Üniversiteyi şehir dışında okuyunca, farklı insanlarla bir arada yaşamanın ne demek olduğu hakkında bir fikir kırıntısına sahip olmaya başlamıştım ama öğrendikleriniz hep geliyor peşinizden, yada yaşadıklarınız. Bir arada yaşamak için bazı öğrenilenlerden vazgeçebilmekte gerekiyor.
Aradan epey zaman geçmiş düşünüyorum da şimdi.
Üniversiteden sonra iş - aile eksenli hatırı sayılır yurtiçi ve yurt dışı seyahatim oldu. Bu seyahatlerde insanların farklılıkları yanında aynılıklarını görmek mutlu ediyor beni halen.
Geçen yaz 3 ay yurtdışında kaldım. Çoğu Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinden arkadaşlarım oldu.
İnsanların art niyetsiz tamamen doğal ve kendi halinde tavrı, ikili ilişkilerde yaşanan hataları çok açık bir şekilde, iletişimi devam ettirerek çözmeye çalışmaları, asla yalan söylememeleri gibi karakteristik özelliklere sahip olduklarını gördüm. İnsani ahlak kurallarını ve sınırlarını ne kadar iyi çizdiklerini. Birde hayat standardı olarak bizden ne kadar ileride yaşadıklarını.
Hayatımızda yanlış giden birşeyler var ve derin derin düşünüyorum bazen anneannemin anlattığı perde aslında nerede diye...
Perdelerinizin açılması dileklerimle...
Memur Çocuğu
Bu Blogda Ara
30 Mart 2018 Cuma
Perde aslında nerede?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder