Bu Blogda Ara

14 Ağustos 2024 Çarşamba

Kapital (Yüksel Abi)

1989 yılında doğup büyüdüğü topraklardan ana vatan dedikleri ama aslında çokta bilmedikleri o ülkeye ulaşma süresi kısa ama süreci uzun yolculuğa başlamışlardı. 29 yaşındaydı Yüksel. İri yarı sarı saçlı mavi gözlü bilekleri oldukça kalın ve büyük elleri olan bu adam, doğup büyüdüğü Bulgaristan' da teknik liseyi bitirmiş, kimya konusunda da iyi bir birikim elde etmişti. 
Ana vatan Türkiye'de yakın akrabaları ve ailesi ile birlikte, içinden nehir geçen, geçmiş yıllarda iki büyük göç almış ve üniversite öğrencilerinin çok olduğu her tarafı çamurlu küçük anadolu kenti Eskişehir'e yerleşmişlerdi. Kendi ölçeğine göre azımsanmayacak şekilde sanayileşmiş bir şehirdi burası.
Bulgaristan' da aldığı eğitim, aileden ve çevreden gelen kültür ve yaklaşım ile içten gelen kendine güven sayesinde kısa sürede (yeni) ana vatanda kendine yer bulmuş, hayata tutunmuştu.

Ben 2010 da tanışmıştım onunla. Sanayi Odasına bağlı bir kuruluş, ortak çalışmalar yapabileceğimizi düşünerek, Yüksel Abi'nin çalıştığı firma ile bir görüşme ayarlamıştı. Görüşme sonunda pek bir ortak iş fikri oluşamamıştı. Mavi gömleği, beyaz saçları, aksanlı konuşması, davudi ses tonu ve içten gülümsemesi ile aklımda yer etmişti Yüksel abi.
İki yıl sonra küçük bir boya üreticisi ile birlikte çalıştığım firmanın kapısından içeri girmişti. Hatırlamıştım o ses tonu ve gülümsemeyi.
Yıllarca çalıştığı kapitali kendi işiymişcesine var etmeye çalışmıştı. Sonradan işverenle, işverenin işe aldığı bir danışman yüzünden anlaşmazlığa düşüp yollarını ayırmış ve bu firma için çalışmaya başlamıştı. Diğer firmadaki danışman da saygı duyulan ve yakından tanıdığım biriydi. Hayat çok garip. 
İlerleyen yıllarda firmalar arası ticari ilişkinin de etkisi ile yakınlık ve sohbetimiz artmıştı. O, aynı sektörde farklı firmalarla aynı işi yapmaya devam etti. 
Yıllarca var etmeye çalıştığı kapitaller, emeğinin karşılığı olarak akciğer kanserini layık görmüştü. 
İlk haberi aldığımda aramıştım. O koca adamın telefonda ağladığını duymak çok üzmüştü beni. 
"Tek bir noktada değilmiş, biraz dağınıkmış ama çok yoğun değilmiş, küçülmeye ve azaltmaya çalışacaklar" demişti. 
Kaç yıl geçti aradan bilmiyorum. Çok uzun zaman önce bizimle tanıştırdığı iki kişiye tekrar ulaşmamız gerekti. Uzun zamandır arayamamanın verdiği rahatsızlıkla utana sıkıla aradım. Sesi iyiydi, çok hafif bir yorgunluk var gibiydi. Hastanede yattığını söylemişti. Palyatif bölümünde demişti. Uğrayacağım mutlaka dedim. Görüşürüz deyip kapattık. Arkadan mesajla sorduğum kişilerin numaralarını da atmıştı. 
O gün bugündür, uğrayayım diye düşünürken, içinde yaşadığımız varetmeye çalıştığımız kapital ve ev arasında bir fırsat yaratamamıştık. 
Bu sabah öldü haberini aldım. Lafın arasında, alelade bir haber gibi. 
Ona verdiğim söz boğazımda yumru olup kaldı adeta. Ve şu anda bende bıraktığı o hoş sedaya karşılık verdim mi veremedim mi sorusunun karşılığı da yok.
Yaş ilerledikçe katıldığınız cenazelerin sayısı artıyor. Hayatınıza giren ve uğurladıklarınız çoğalıyor. Hiç birinde bilmiyordum son kez görüştüğümü ama Yüksel Abi'ninki boğazımda düğümlenen yumru olarak kalacak bir süre daha.
Gecenin bu saatinde kendimi tutamadım, ağlıyorum için için. Hüngür hüngür ya da hıçkıra hıçkıra da olsa faydası yok. 

Ne diyeyim. Hoşçakal Yüksel abi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder