Çıkıp yürüse, belki regülatör'e gidecekti. 9 km ötede, nehir kenarına. Hava zemheri ayazı. - 12 belki. Ama buz gibi suda yüzebilirdi belki.
Neydi uykularının kaçmasının sebebi? Bu kadar huzursuz eden neydi? Gecenin bir yarısı çok uykusuz ve yorgun olması gereken bir saatte uyanıp, kış günü buza atlama isteği?
Bir kaç gün önce araba ile çevreyolunda ilerlerken, eşi ile bir şeyler konuşmuştu.
Aynı anda, fabrikada yöneticisi ile bir konuşma gerçekleştirmişti arka planda - hayalinde-, ve 4 gün önce kavgaya karışan çalışanlarla da tutanak tutma ve savunma alma öngörüsü düşünmüştü. O esnadaki konuşmalar vs...
4 iş aynı anda oldu, 4 çekirdekli bir bilgisayar gibi.
Araç kullanma, eşi ile konuşma, yönetici ile diyalog kurgusu, çalışanlarla diyalog kurgusu.
Peki ama hangi yoldaydı şu anda? Az önce ne demişti eşi? Fabrikadaki olaylar için ne söylemeyi geçirdi aklından? Radyoda hangi müzik çaldı? Çocuklar neler söyledi arka koltukta?
İnanamadı o an.. Bu 4 olay ve beraberindeki çevresel faktörler... Hiç biri yoktu aklında... Araç ilerlemeye devam ediyordu.... O kullanmıyordu sanki, ama herşey normal seyrinde ilerliyordu...
Vitesin önündeki su şişesini açıp su içti yavaşça. Sağ şeritte gitmeye başladı. Karısını ve çocuklarını süzdü göz ucuyla.
Zeki Demirkubuz'un Yazgı filmindeki ana karakter Musa kadar donuktu dışarıdan bakılınca... Bir o kadar tepkisiz. Ama içeride fırtına..
Kıyıda gel-git e maruz kalmak gibi değil, deprem sonrası tsunami yaklaşması gibi bir duygudurum.
Interstellar filmindeki su gezeninde, 1 karış suyun içindeyken, su dağını görüp, o anda donmuş gibi... Zaman durmuş, dev dalgaya bakar gibi...
Herkesle kavga etmek istiyordu, evire çevire dövmek istiyordu herkesi de, kimse düşmanı olmasın, herkes onu dinlesin, her dediğini kabul etsin, onu sevsin istiyordu.
Eve geldiler...
Eşi yardım istediği konuları anlattı. Çocukları hangi oyunları oynamak yada kitapları okumak istediklerini. Duydu hepsini ve cevap ta verdi de, ne demişlerdi acaba ve ne cevaplar vermişti onlara.
Karanlığın içinde, tüm ailenin nefes alışlarını dinledi tek tek. Ne güzel uyuyordu herkes. Tuvalete girdi. Telefonu ile tuvalete oturdu...
Kendi kendine... Ama kendi'siz. Yalnız bile değil.
Adeta bir hiçlik....
Çıkıp mutfağa geçti. Bir bardak su içti.
Su;
Yaklaşık 20 milyon yıl boyunca dünyayı vuran kozmik bombardıman, ve sonucunda varoluşun yada Dünya'da ki hayatın en temel maddesi. 0 derecenin altında buz, üzerinde sıvı. Altında katı, sert, üzerinde "cıvık".
4 derecede en küçük te, diğerlerinde hep büyük.
Okyanus olmayı hayal ederken çocukken, göl bile değil gibi görüntü vermişti kendi puslu aynasında çevresindekiler kendine. Kenara çekilmiş, aynayı izler gibiydi sanki.
Dünyada bir okyanus kadar etkin olmayı hayal ederken, uzak bir gezegenin uydusundaki buzul okyanusu gibi olmuştu adeta. Varlığının farkına bir şekilde varılmış ama, doğrudan etkisi olmayan.
Çok uzaktan gelinip keşfedilmeyi bekleyen adeta..
Nerede acaba bu Voyager?